"E'si bu işte abi. Bürokrat adam böyle oluyor ne yaparsın. Nerede Yavuz Selim'in idareciliği, camide dinledim bugün. Mısır'ı fethedip halifelik sıfatını almış Sultan Yavuz, olmuş mu sana halife sultan. Bütün İslam aleminde namı yürümüş. İmam hutbe okurken Hakimül Haremeyn, yani Mekke ile Medine'nin hakimi sıfatını okumuş Sultan için. Derhal itiraz etmiş halife sultan: Hakimül Haremeyn değil, Hadimül Haremeyn diyeceksin. Biz Mekke ile Medine'nin hakimi değil, hizmetçisiyiz."
"Peki bu ne demek?"
"Ne demek olacak abiciğim, bizim devlet adamlarında var mı bu anlayış. Yok, ne gezer. Devlette bir koltuk kapmasınlar. Tamam, bir daha millet nerede, halk ne ile meşgul onları ilgilendirmez. Onlar milletin efendisi olmuşlardır artık. Sen de devlet olarak gel gururlar, neymiş halifeliği kaldırıp demokrasiyi getirdik. İyi yaptın. Ne oldu, kendi elimle seçtiğim, bana hizmet etsin diye Ankara'ya gönderdiğim adam karşımda efe kesiliyor. Tamam anladım, halifeliği kaldırdın. Kaldırdın ama bana daha iyisini verebildin mi onu konuş."
"Gayet cesur konuşmalar." diye geçirdi Sungur Fırat içinden: "Bu sözleri söylemek her babayiğidin harcı olmasa gerek."

Türkiye'de milliyetçilik duygularını kaldırıp küreselleşme sloganıyla sömürüye geçen güçler, Kürtler arasında milliyetçiliği besleyen el değil miydi?

Heyhat Enver bey, heyhat! diye söylenmeye başladı...
" Abdülhamit'i indirdin, Osmanlı'yı bitirdin! "

Çam da bizim, kozalak da!

Tonyukuk yaşadıkça, bilge yetiştirmek zor değildir...

Bülbül her mevsim; gül, bir mevsim...
Gül bir mevsim açsa da, bülbüle sorsan, kokusu her mevsim...

Gül yüzüne bir nağme okuyayım, on nağme olsun Eyzün!

Benim gönlüme onun ateşini koyan Mevla, onun gönlüne benim ateşimi neden koymamış?

Bizde aşk dediğin sevilmek değil sevmektir kızım! Kalp için sevmekten dah büyüknimet, aşık olmaktan daha tatlı bir zevk yoktur.

Görürüm ki Mevlam, sevdiği iki kulunu kaderde birbirlerine sevgili kılmak dilemiş. Kaderde yazdığını kazada işlemiş.Senin gönlüne onun ateşini koymuş.